Aşk-ı Memnu ve Osmanlı İmparatorluğu
- Mert Mahir GÖZ
.jpg/v1/fill/w_320,h_320/file.jpg)
- 13 Nis 2023
- 3 dakikada okunur
Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü, Çalıkuşu, Araba Sevdası, İntibah, Taaşuk-u Talat ve Fitnat, Sergüzeşt ve diğerleri…
Osmanlı Tanzimat döneminde kaleme alınan pek çok roman (aşk romanları dahil) esasen salt bir roman değildir. Hemen hemen hepsi alegorik tarzda yazılan bu romanların amacı basit bir yasak aşk hikayesi ya da Kaymakam Ali Rıza Bey’in ailesinin ‘‘yaprak yaprak dökülmesini’’ dramatik bir şekilde anlatmak da değildir…
Geçen gün TV’de final bölümüne denk geldiğim Aşk-ı Memnu dizisini hepiniz bilirsiniz. H. Ziya’nın yasak bir aşk hikayesini anlattığı eserinden esinlenerek kurgulanan dizi; Adnan Bey, Bihter Ziyagil (Yöreoğlu) ve Behlül Haznedar karakterleri arasındaki sadakat, ahde vefa, aldatma, aldatılma ve yasak bir aşk sarmalını başarılı bir şekilde işlemiş. Ben ise, Uşaklıgil’in asıl meramını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Tanzimat döneminde kaleme alınan pek çok yapıtta olduğu gibi alegorik bir tarzda ele alınan eser, dönem şartları nedeniyle üstü kapalı bir şekilde, kişiler arasında geçen salt olaylar zincirlemesiyle ifade edilmiş olsa da aslında Osmanlı’nın içerisine düştüğü durum ve dönemin toplumsal yapısını net bir biçimde gözler önüne sermiştir.
Nasıl mı?
Öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor ki, kadın hareketinin hatta feminizmin ivme kazandığı Tanzimat edebiyatında kadın, ilk kez bu eserde ‘‘birey’’ olarak ele alınmıştır. Bu çerçevede, H. Ziya’nın Aşk-ı Memnu adlı eseri, Bihter karakteri bağlamında, üzerinde yoğunlaşılması gereken bir başyapıttır. Öyle ki bu eser, pek çok Osmanlı romanının aksine, kadınlara yüzeysel yaklaşmamıştır. Bihter karakterinin evliliği ve yasak aşkı arasında yaşadığı çelişkiler, kadın cinselliği gibi tehlikeli ve cüretkar konuları da muhtevasına alacak şekilde işlenmiştir. Bunun da ötesinde Aşk-ı Memnu, günümüzde halen tartışma konusu olan kamusal alan/özel alan ayrımını da çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur. Bu düşünceler üzerine bir tez dahi yazılabilinir. Rahmetlik Şerif Mardin Hoca’nın ‘‘merkez çevre’’ teorisinden İdris Küçükömer’e hatta Ömer Seyfettin’e varıncaya dek yazılır da yazılır. Ancak konuyu daha fazla dallandırıp budaklandırmadan eserin Osmanlı ile bağına odaklanalım.
Eseri okuyanlar ya da dizinin sıkı takipçileri bilir; kudret sahibi olan Adnan Bey, İstanbul’da büyük bir yalıda oturan, itibar ve nüfuz sahibi bir iş adamıdır. Çocuklarının annesi olan İnci Hanım vefat etmiş, çocuklarını (Nihal ve Bülent) Fransız asıllı olan mürebbiye Matmazel Deniz (Dennis) Hanım’a emanet etmiştir. Adnan Bey’in bir de yeğeni, hatta oğlu olarak gördüğü uçarı ‘‘kaçar’’ı bir Behlül vardır. Behlül her ne kadar aklı havada, umursamaz bir genç olsa da amcası ve ailesine karşı sadık bir karakterdir. Ta ki belki de en büyük zaafı olan kadınlar konusunda, birisi karşısına çıkana dek. Bu kişi, yengesi Bihter Yöreoğlu’dur. Eşini aldatıp ölümüne sebep olan Firdevs Yöreoğlu’nun kızı Bihter Yöreoğlu… Kendisinden yaşca epey küçük olan Bihter’e gönlünü kaptıran Adnan Bey, evinin kapılarını Yöreoğlu ailesine açmıştır. Yani düşmanı kendi eliyle içeri almıştır. Düşman artık evin içindedir ve hiçbir kilit işe yaramayacaktır. Yaramamıştır da… Bihter ile Behlül, yasak bir aşk yaşamaya başlamışlardır. Oysaki gönlünün ve evinin kapılarını açan Adnan Bey, onları kendi ailesi gibi görmüştür. Hatta Behlül’ü damadı olarak görmek isteyecek kadar... Adnan Bey’in kızı olan Nihal, küçüklükten beri Behlül’e aşıktır. Tüm bu aşk üçgeninin bir ucunda ise evin hizmetlerini gören Beşir vardır. Karşılıksız hatta imkansız ama gerçek bir aşkın pençesinde kavrulan Beşir, Nihal’i her şeyden çok sevmektedir. Ancak Nihal’in gözü Behlül ile o kadar körleşmiştir ki Beşir’in kendisine olan sevgisinden haberdar bile değildir…
Velhasıl günler geçer, Bihter ile Behlül’ün yasak birlikteliği dost ve düşman tarafından konuşulmaya başlanır. Bihter’in gözü karadır, çünkü ‘‘dışarıdır’’ yani yabancıdır. Behlül ise yaptığı hataların farkına varmıştır. Kendisini masumiyetle ve karşılıksız seven Nihal’e ilgi duymaya başlar, hayatlarını birleştirme kararı verirler. Ancak artık çok geçtir. Herkesin bildiği ancak Adnan Bey’e söyleyemediği gerçekler gün yüzüne çıkmıştır. Fransız asıllı olan Matmazel, kendisine emanet edilen çocukları ve aileyi bu ihanet çemberinden çıkarabilmek için ölüm döşeğindeki Beşir’in de yardımıyla her şeyi Adnan Bey’e anlatır. Aslında Beşir birçok defa Adnan Bey’i uyarmak istemiş ancak cesaret edememiştir, gücü de yetmemiştir zaten. Çünkü her ne kadar ‘‘evin oğlu’’ olarak görülse de nihayetinde evin işlerini gören bir hizmetlidir. Böyle olduğunu kendisi de acı şekilde birçok defa tecrübe etmiştir. Sonuç olarak bu ihanet ortaya çıkmış; Bihter kendini öldürmüş (yok etmiş ya da şekil değiştirmiş), Beşir ölmüş, Nihal’in akıl sağlığı bozulmuş, Behlül ise hem çok pişman hem de ‘‘yalnız’’lığa mahkum olmuştur. Ailesi ve ‘‘evi’’ni yitirmiştir. Zaten Adnan Bey’i de yıkan, Bihter’in değil Behlül’ün ihaneti olmuştur. İhaneti gözleri ile gördüğünde bile isyanı, Bihter’e değil, Behlül’e olmuştur. ‘‘Sen benim oğlumdun’’ demiştir Andan Bey, ‘‘Sen benim oğlumdun’’. Bihter ise zaten hiçbir zaman aileden olmamıştır…
Adnan Bey ailesini ve yıllardır ailesi olarak gördüğü emektarlarını yeniden yanına alarak yeni bir eve taşınmıştır. Ve her şeye rağmen bahçesindeki ‘‘Çınar’’ ağacına bakarak; ‘‘Kendimi bu ağaç kadar şanslı hissediyorum. Çok yoruldum, budandım belki de yaşlandım ama hala canlıyım’’ demiştir.
Evet… Osmanlı, kendi tebaası (ailesi) olarak gördüğü Behlül’ler tarafından darbe yemiş, ihanete uğramıştır. Dış düşmanlar, Bihter’ler görevlerini başarı ile tamamlamıştır. Kendi öz evlatlarına dönen Osmanlı, budanmıştır ama çürümemiştir. Küçülerek büyüyen bir ülke olarak, Türkiye olarak, öz topraklarında, Anadolu’da yeniden filizlenmiştir. Osmanlı; Batıcılık ile, dışarıya eklemlenme ve ‘‘modernleşme’’ ile yeniden eski muktedir günlerine ulaşmayı amaçlarken, esas çarenin kendi özüne dönmesi gerektiğini, kendi medeniyetine ve Kitabına sarılması gerektiğini geç fark etmiştir. Ve Osmanlı, dış düşmana değil evladı olarak gördüklerine ah etmiştir…








Yorumlar